Su, su kaynakları ve suyun kullanımı ile ilgili olarak çok sayıda boyutta değerlendirilebileceği için; suyu sınıflandırmaya çalışan veya ekonomik bakımdan tanımlamaya çalışan birinin karşılaşacağı zorluklar vardır. Su; tarım, sanayi ve hane halkı tarafından kullanılan ürünler (örn; içme suyu, tarım için sulama suyu) ve hizmetler (örn; hidroelektrik üretimi, eğlence ve rahatlık) üretir. Söz konusu ürün ve hizmetlerin büyük çoğunluğunun temin edilmesi, mevcut suyun niceliği ve niteliğine bağlı olduğundan birbirleriyle ilişkilidir. Suyun yönetimi ve dağıtımı, suyun kaynak olarak eşsiz özelliklerinin değerlendirilmesini gerektirir (URL3). Geçmişte serbest mal olarak tanımlanmasına rağmen su kaynakları sınırlı hale geldikçe suyun tanımı da değişmiştir. Günümüzde su, değerlendirildiği şekliyle iktisadi mal olarak kabul edilmektedir. İktisadi mallar; üretim faaliyetine tabi olan bu nedenle de işgücü, zaman, teknoloji ve kaynak tahsisine gerek duyan mallardır. Suyun iktisadi bir mal olarak kabul edilip yönetilmesi ilk defa 1992 yılında Dublin'de yapılan "Uluslararası Su ve Çevre Konferansında" önerilmiştir. Konferansta kabul edilen Dublin Prensipleri uyarınca su, ekonomik faaliyetlere katkıda bulunan bir değer olarak kabul edilmiştir ve bu bağlamda su, çeşitli kullanım alanlarının tamamında ekonomik değere sahiptir. Bununla birlikte su, iktisadi bir değer olarak tanımlanmasına rağmen bu durumun suyun tüm maliyetlerinin ücretlendirilebileceği anlamına gelmediğinin burada özellikle belirtilmesi gerekir. Dördüncü Dublin Prensibi suyu, yoksul insanların temiz suya erişim hakkını göz önünde bulundurarak ve suyun sosyal boyutuna vurgu yaparak iktisadi bir mal olarak tanımlamaktadır.. Yerel ekonomilerde veya uluslararası seviyede bu konuda fikir birliği vardır.
Dördüncü Dublin Prensibi uyarınca; “Suyun iktisadi bir değeri vardır ve bu nedenle de, ödenebilirlik ve eşitlik kriterlerini göz önünde bulundurmak kaydıyla, iktisadi bir mal olarak kabul edilmelidir” ICWE (1992).
Buna ilave olarak, mal ve hizmetler; özel ve kamusal mal ve hizmetler olarak ikiye bölünmüştür. Piyasa ekonomisinde, sınırlı doğal kaynakların (kömür, petrol, balık, mahsul ve ahşap gibi) tahsisi tipik olarak pazarlardaki ticaret ile belirlenir. Bununla birlikte, su kaynaklarının sahip olduğu bir dizi özgün özellikler nedeniyle suyun tahsis edilmesinde geleneksel piyasa mekanizmalarının kullanılması, suyun yetersiz ve adaletsiz tahsisine neden olabilir. Bu durum, suyun özel bir mal olarak mı yoksa kamusal bir mal olarak mı kabul edilmesi gerektiğine dair soruları da beraberinde getirir (White, 2015). Özel malların iki özelliği bulunmaktadır: rekabet ve hariç bırakma. Rekabet özünde birinin tükettiği bir malın başkası tarafından tüketilememesi anlamına gelir. Hariç bırakma, birinin tükettiği bir malın söz konusu tüketim nedeniyle başkası üzerinde hiçbir etkisi olmamasıdır: hiçbir 'dışsallık' yoktur (Shaw 2005). Su en çok hane halkının su içme, bahçe sulama v.b ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanılır. Bu tip kullanımlar; birinin içtiği su diğerinin o suyu içmesini engelleyebileceği için rakip; ve söz konusu su tüketildikten sonra aynı suyu başka hiç kimse kullanamayacağı için hariç bırakılabilir olarak tanımlanabilir (White 2015). Aynı zamanda şişe su da, birisi tarafından kullanıldıktan sonra bertaraf edilmesi nedeniyle özel maldır. Mülkiyet hakları, özel malın oluşumuna neden olur. Ev gibi özel mülkler, yasalar ile oluşturulan mülkiyet hakları ile koruma altına alınmıştır. Bununla birlikte kişinin suya erişim hakkı, tipik olarak birinin mülkiyet hakkı ile aynı doğrultuda tanımlanmamaktadır. Genellikle su hakkı, kişilerin suyun kullanımı ile ilgili olarak sahip oldukları yasal haklardır - herhangi bir miktar suyun mülkiyeti kişilere geçmez (Shaw, 2005). Kamusal mallar rakipsiz mallardır: birisinin kamusal bir malın bir birimini tüketmesi başka birinin söz konusu birimi tüketmesini engellemez. Kamusal mallar da dışsallık kapsayabilir. Bu durum, söz konusu mallardan elde edilecek fayda ve maliyetlerin olduğu gibi piyasa fiyatlarına yansıtılmadığı anlamına gelmektedir. Hariç tutulamayan ve rakipsiz su sanitasyonu kamusal bir maldır. Aynı zamanda sel kontrol hizmetleri de kamusal bir mahiyete sahiptir. Rakipsiz olma durumu, suyun yüksek hariç bırakma maliyeti ile bağlantılıdır. Bu durum hazıra konma, diğer bir değişle suyun üretim maliyetine katkıda bulunmayanların sudan faydalanması anlamına gelmektedir (Farolfi 2011). Kirli su kamusal mal olarak kabul edilebilirken temiz su, kesinlikle rekabetçi bir yapıya sahip olmasına rağmen göl veya yeraltı suyu olması durumunda hariç bırakılabilir olmak zorunda değildir. Aynı zamanda göl ve okyanus kıyısında hoşça vakit geçirme kamusal bir mal olarak kabul edilebilir (URL 4).
Rekabet ve hariç bırakma özellikleri bakımından karma mallar vardır. Bunların içinden doğal tekel malları (örneğin; ortak sulama), hariç bırakılabilir olmalarına rağmen rekabetçi değildirler. Bunan aksine; ortak havuz malları (örneğin; yeraltı tabakalarındaki sular) hariç bırakılamaz ev rekabetçi özelliğe sahiptirler. Diğer taraftan, su ile ilgili diğer ekonomik mal değerler türleri suyun hidrolojik sisteme bırakılmasını gerektirmez. Bunlar örneğin su yollarının taşıması ve hidroelektrik üretimidir. Bunlar bu nedenle iç akıntı kullanımı olarak adlandırılır ve çok az su kullandıkları için tüketilmeyen kullanım olarak kabul edilirler. Bu kullanımlar, özel malların kimi rekabetçi yönlerine sahiptirler. (Farolfi 2011). Özetle; suyun kullanımı (sudan faydalanma sırasında), su kaynağına göre hem özel hem de kamusal mal olarak kabul edilmektedir.
Suyun diğer karakteristik özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
Su 'büyük hacimli' bir kaynaktır: Su, neredeyse tüm ekonomik faaliyetler için zaruri olmasına rağmen suyun çok uzun mesafelere taşınması, özellikle de yerçekimine karşı, ile ilgili çok
fazla örnek yoktur (Zaag 2006). Bu durum, suyun birim ağırlığının veya hacminin ekonomik değerinin nispeten düşük olma eğiliminde olduğunun göstergesidir. Bu nedenle de suyun birim hacminin taşınması için yüksek maliyetler ortaya çıkmakta ve yüksek bir marjinal değer elde edilemediği sürece suyun uzun mesafelerde taşınması genellikle ekonomik olarak uygulanabilir olmamaktadır (URL 5).
Suyun temel bir gereksinim olması: Bu kavram, üretim girdisi olan veya doğrudan insanlar tarafından tüketim maddesi olarak yararlanılan şeyler için kullanılabilir. Üretim girdisi olarak kullanılan herhangi bir öğenin bulunamadığı durumlarda üretim yapılamıyorsa bu öğe, temel girdi olarak adlandırılır. Nihai mal olan bir maddenin tüketilmediği durumda bu malın yerini alabilecek başka herhangi bir mal bulunmuyorsa söz konusu madde, temel madde olarak adlandırılır (Hanemann 2006).
Suyun yerine hiçbir şey konulamaz: Suyun herhangi bir alternatifi yoktur. Ekonomi teorisi, seçme hakkının var olmasına dayalıdır. Suyun ne gibi alternatifleri vardır? Suyun herhangi bir alternatifi yoktur ve suyun yerine seçilebilecek herhangi bir madde bulunmamaktadır. Bu durumun tek istisnası deniz suyunun tuzunun çıkarılması suretiyle içme suyu üretilebilen kıyı şehirleridir. Temel bir madde olması ve yerine hiçbir şey konulamaması nedeniyle su özel iktisadi mal olarak kabul edilir (Zaag 2006).
Son 50 yılda toplam su miktarında herhangi bir değişiklik olmamasına rağmen çekilen su miktarı üç katı artış göstermiştir (WWAP, 2012). Birçok bölgede yeraltı suyunun çekilmesi geri beslemenin veya sürdürülebilir miktarın üzerindedir. Su kaynakları küresel değişimlerden ciddi oranda etkilenmektedir. İnsan faaliyetlerinden henüz etkilenmemiş çok az sayıda yeraltı ve yerüstü su sistemleri kalmıştır. Bu nedenden dolayı da su arzının miktarı (niceliği) ve özellikleri (nitelikleri) önemli bir bileşen haline gelmiştir. Diğer bir değişle, kullanılacak suyun yeterli niceliğe ve niteliğe sahip olması gerekmektedir. Bu nedenle su ile ilgili araştırma ve tartışmalar suyun niteliği ve niceliğine odaklı olarak yapılmaktadır.
Dünyanın dörtte üçü su ile kaplı olmasına rağmen insanların kullanabileceği temiz su miktarı oldukça sınırlıdır. Dünyada bulunan su miktarı 1,4 miyar kilometre küptür. Tablo 1'de de görüldüğü üzere, bu suyun %97'sini okyanuslar ve denizler oluştururken sadece %3'ü temiz su kaynaklarını oluşturmaktadır. Bununla birlikte temiz su kaynaklarının %2,5'i donmuş bir halde Antarktika, Kuzey Kutbu ve buzullarda bulunmaktadır ve insanların kullanımına uygun değildir. Bu nedenle insanoğlu geriye kalan %0,5 oranındaki temiz su kaynaklarını kendi ve ekosistemin temiz su ihtiyacını karşılamak için kullanmalıdır (WBCSD 2006). Aşağıdaki grafik kullanılabilir temiz su kaynaklarını göstermektedir.
Şekil 11.1. Kullanılabilir Temiz Su Kaynakları (WBCSD, 2006)
Yukarıda da belirtildiği üzere, insanların yaşam standartlarının yükselmesi ve sosyal ve ekonomik gelişimin bir sonucu olarak kişi başına içme suyu ihtiyacı artış göstermiştir. Buna ilave olarak; su kaynaklarındaki mevsimsel azalma, dağıtım ve tedarik şebekelerindeki sızıntılar, su katmanlarının tükenmesi ve istikrarlı bir şekilde azalması gibi etmenler su arzı ve talebi arasında artan bir dengesizlik oluşmasına neden olmuştur. Bu dengesizliğe neden olan en büyük unsurlardan bir tanesi temiz su kaynaklarının kirlenmesidir. Devlet makamları ile kamu ve özel kuruluşlar bu sorunun azaltılması içim çözüm bulmaya çabalamaktadırlar. Esas amaç; tüketicilere iyi niteliklere sahip olan içme suyunun temin edilmesidir. Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri uyarınca, güvenilir içme suyuna ve temel sanitasyona sürdürülebilir erişimi olmayan insanların oranın 2015 itibariyle yarıya düşürülmesi hedeflenmektedir. Islah edilmiş su kaynaklarına erişim, ıslah edilmiş su kaynaklarını kullanan insanların oranını belirtmektedir. Islah edilmiş içme suyu kaynakları; taşınmaz mülklerdeki borulu su sistemlerini (kullanıcının evinin, arsasının veya bahçesinin içinde bulunan borulu su bağlantıları) ve diğer ıslah edilmiş içme suyu kaynaklarını kapsamaktadır (çeşmeler ve yangın söndürme muslukları, borulu kuyular veya su kuyuları, korunan kazma kuyular, korunan su kaynakları ve yağmur suyu toplama hazneleri) (WDI 2015). Dünya genelinde bu hedef doğrultusunda önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Hedefe ulaşan ülke sayısı aşağıda belirtilmiştir.Yukarıda da belirtildiği üzere, insanların yaşam standartlarının yükselmesi ve sosyal ve ekonomik gelişimin bir sonucu olarak kişi başına içme suyu ihtiyacı artış göstermiştir. Buna ilave olarak; su kaynaklarındaki mevsimsel azalma, dağıtım ve tedarik şebekelerindeki sızıntılar, su katmanlarının tükenmesi ve istikrarlı bir şekilde azalması gibi etmenler su arzı ve talebi arasında artan bir dengesizlik oluşmasına neden olmuştur. Bu dengesizliğe neden olan en büyük unsurlardan bir tanesi temiz su kaynaklarının kirlenmesidir. Devlet makamları ile kamu ve özel kuruluşlar bu sorunun azaltılması içim çözüm bulmaya çabalamaktadırlar. Esas amaç; tüketicilere iyi niteliklere sahip olan içme suyunun temin edilmesidir. Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri uyarınca, güvenilir içme suyuna ve temel sanitasyona sürdürülebilir erişimi olmayan insanların oranın 2015 itibariyle yarıya düşürülmesi hedeflenmektedir. Islah edilmiş su kaynaklarına erişim, ıslah edilmiş su kaynaklarını kullanan insanların oranını belirtmektedir. Islah edilmiş içme suyu kaynakları; taşınmaz mülklerdeki borulu su sistemlerini (kullanıcının evinin, arsasının veya bahçesinin içinde bulunan borulu su bağlantıları) ve diğer ıslah edilmiş içme suyu kaynaklarını kapsamaktadır (çeşmeler ve yangın söndürme muslukları, borulu kuyular veya su kuyuları, korunan kazma kuyular, korunan su kaynakları ve yağmur suyu toplama hazneleri) (WDI 2015). Dünya genelinde bu hedef doğrultusunda önemli bir ilerleme kaydedilmiştir. Hedefe ulaşan ülke sayısı aşağıda belirtilmiştir.
Şekil 11.2. Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Hedefleri ve Ülkeler (World Development Indicators, 2015)
2015 yılındaki Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma Raporu uyarınca, 2015 yılı itibariyle 147 ülke içme suyu hedefine, 95 ülke sanitasyon hedefine ve 77 ülke ise her iki hedefe birden ulaşmıştır. Böylelikle, 1990 yılından günümüze 2,1 milyar insan ıslah edilmiş sanitasyon olanaklarına erişim olanağı sağlamıştır. Bunun sonucu olarak, dünya nüfusunun %68'i ıslah edilmiş sanitasyon tesislerini kullanmaktadır. Bununla birlikte, kırsal kesimde yaşayan on kişiden sekizi halen ıslah edilmiş içme suyu kaynaklarına sahip değildir. On kişiden biri (663 milyon) hala ıslah edilmiş içme suyu kaynaklarından yoksundur. Dünya ülkeleri, Birleşmiş Milletler Binyıl Kalkınma sanitasyon hedeflerini yaklaşık olarak 700 milyon insan için gerçekleştirememiştir. Ülkeler arasındaki farklılıklar aşağıda belirtilmiştir:
Şekil 11.3. Islah edilmiş su kaynakları (% olarak su kaynaklarına erişebilen popülasyon) (Dünya Kalkınma Göstergeleri veritabanı, 2015)
Islah edilmiş su ve sanitasyon ile ilişkili çok sayıda ve çeşitli fayda olanakları bulunmaktadır. Bununla birlikte, güvenli içme suyuna erişimin ve bunun işlenmesinin ekonomik ve sosyal bir maliyeti vardır. Faydaların ve maliyetlerin her biri aşağıdaki bölümde anlatılmıştır.
Hane halkına tedarik edilen ve hane halkı tarafından kullanılan suyuk miktarı, evlere sağlanan suyun önemli hususlarından bir tanesidir ve hijyeni etkilemesi sebebiyle kamu sağlığını da etkilemektedir. Öncelikle, halkın tamamının temel sanitasyon ve yeterli içme suyuna erişebilmesi insanları daha sağlıklı yapmanın yanı sıra ekonomik ve sosyal olarak da daha üretken yapmaktadır (URL 6). Örneğin; Birleşmiş Milletler, su ve sanitasyona yatırılan her 1$ ile gerçekleşmesi önlenen maliyetler (sağlık hizmeti, hastalık, v.b) ve artan üretkenlik sayesinde 8$ getirisi olduğunu bildirmektedir. Bununla birlikte, son yıllarda oluşan çevre kirliliği ve atıkların su kaynaklarına bırakılması nedeniyle su kaynaklarının büyük çoğunluğunda (yerüstü ve yeraltı suyu) suyun kalitesi azalma göstermiştir. Bu durum, suyun kullanımını (ve potansiyel kullanımını) olumsuz etkilemektedir. Kirliliğin önlenmesi için, kirlilik kaynaklarının kontrol altına alınması ve ortadan kaldırılması gerekmektedir. Bu sağlamak için yapılacak yatırımların sosyal ve ekonomik faydaları çok önemlidir. Su rezervlerinin, sanitasyonun ve hijyenin olmaması; sağlık ve refahı olumsuz olarak etkileyip evrensel erişime ulaşmak için oldukça büyük ekonomik faaliyet kaybının da dahil olduğu büyük finansal maliyet getirir (WWDR 2015). Hutton ve Heller'e (2004) göre; suyun niteliğine, su ve sanitasyon müdahalelerini iyileştirmenin getireceği ekonomik kazanıma
yüksek yatırım yapanlar, tüm faydalar hesaba katıldığında, gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğunun alt bölgelerinde ve yapılan müdahalelerin büyük çoğunluğunda yatırılan her 1$ karşılığında 5$ ile 11$ arasında ekonomik fayda elde edilmektedir.
Yazarlara göre; elde edilecek toplam ekonomik faydalar şu şekilde sıralanmaktadır:
(1) Hastalıkların önlenmesi sayesinde sağlık sektörü faydaları
(2) Hastalıkların önlenmesi sayesinde yapılmayan hasta harcamaları
(3) Önlenen ölümlerin değeri
(4) Su ve sanitasyona erişim nedeniyle tasarruf edilen zamanın değeri
(5) Hastalığa yakalanmayan kişilerin üretime koydukları katkının değeri
(6) Hastalığa yakalanmayan öğrencilerin okula devam ettikleri günlerin değeri
(7) Hastalığa yakalanmayan çocukların çocukluk günlerinin değeri
Tablo 11.1, su ve sanitasyon ıslahı ile ilişkili olası ekonomik faydaları göstermektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, söz konusu faydalar; Sağlık faydaları, sağlığın iyileştirilmesi ile ilgili Dolaylı ekonomik faydalar ve Su ve sanitasyon ıslahı ile ilgili sağlık dışı faydalar olarak kendi içinde sınıflandırılmıştır. Tablo 11.2'de de görüldüğü gibi, ıslah edilmiş su ve sanitasyon ile ilişkili kolaylıkla tanımlanabilen, soyut olarak ölçülebilen ve ölçülmesi zor arasında sıralanan çok sayıda ve çeşitli fayda bulunmaktadır. Çeşitli sektörler ve kişiler düşünüldüğünde söz konusu faydalar hem (a) maliyetlerde azalmayı hem de (b) müdahalelerden ortaya çıkan ilave faydaları kapsamaktadır (Hutton & Haller 2004).
Table 11.1.Su ve sanitasyon iyileştirmeler kaynaklanan ekonomik faydalar (Hutton Haller, 2004)
FAYDALANICILAR | İshal ile ilgili hastalıkların önlenmesiyle elde edilen doğrudan ekonomik faydalar | Genel sağlığın iyileştirilmesiyle elde edilen dolaylı ekonomik faydalar | Su ve sanitasyon ıslahı ile ilişkili sağlık dışı faydalar |
---|---|---|---|
Sağlık sektörü | İshal ile ilgili hastalıkların tedavisine daha az | Sağlık çalışanlarının ishal ile ilgili hastalıklara daha a | Daha etkili yönetilen su kaynakları ve bunun ekoloji üzerindeki etkisi |
Hastalar |
İshal ile ilgili hastalıkların tedavisine daha az harcama yapılması ve bununla ilgili maliyetlerin azaltılması Tedavi için yapılan ulaşım harcamalarının azalması Tedavi için daha az zaman kaybı |
İşte veya okulda kaybedilen gün sayısının azalmasıyla kazanılan günlerin değeri Hasta çocuklara bakmak için ebeveynlerin/hasta bakıcıların harcadıkları zamanın azalması ile kazanılan değer Önlenen ölümlerin değeri |
Daha etkili yönetilen su kaynakları ve bunun ekoloji üzerindeki etkisi |
Tüketiciler |
Suyun biriktirilmesi veya sağlık tesislerine erişim ile ilgili olarak tasarruf edilen zaman Hane halkı için iş tasarrufu sağlayan cihazlar Daha pahalı su kaynaklarından daha ucuz su kaynaklarına geçilmesi Taşınmazların değerinin yükselmesi |
||
Tarımsal ve endüstriyel sektörler | İshal ile ilgili hastalıklara yakalanmış çalışanların tedavisine daha az harcama yapılması | Çalışanların hastalanmasının üretkenliğe daha az etki yapması | Islah edilmiş su arzı ile tarım ve endüstriye fayda sağlar, su kaynaklarının daha etkili yönetilmesine neden olur, zaman tasarrufu sağlayan veya gelir üreten teknolojilerin ve arsa kullanımını değiştirir |
Doğrudan suyun niteliğini arttırmayı veya kirliliği kontrol altına almayı amaçlayan sosyal parasal harcamalar, kirlilik kontrol maliyetleri olarak bilinmektedir. Artan kirlilik karşısında daha yüksek su niteliğini sürdürebilmek amacıyla yüksek maliyetli teknolojilerin kullanılmasına ve ilave yatırımların yapılmasına gerek vardır. Bu nedenle, kirlilik azaldıkça marjinal kirlilik kontrol maliyetleri artmaktadır. Islah etme ve denetimin de dahil olduğu su arıtma maliyetleri, belediye bütçelerinin önemli bir kısmının kullanıldığı alanlardır. Su arzının ve talebinin şehirleşmiş bölgelerde gerçekleşmesi nedeniyle söz konusu dışsallığın üstesinden gelmek oldukça zordur. Büyük şehirlerde güvenilir ve kirlenmemiş su kaynaklarının güvenceye alınması, ciddi altyapı yatırımları gerektirmektedir (barajlar, pompalama istasyonları, su tesisatı, arıtma tesisleri, v.b.). Son olarak en önemli noktalardan bir tanesi de, kaza sonucu tankerlerden yayılan petrol ürünlerinin temizlenmesi oldukça maliyetlidir (URL 7). Aşağıda gösterilmiş olan Şekil 11.4 bu durumu göstermektedir:
Şekil 11.4. Marjinal kontrol maliyeti (MCC) (Hussen, 2004)
Hussen'e (2004) göre; daha yüksek seviyedeki bir su niteliği sağlanmak istendiği durumda, ikinci veya üçüncü arıtma için ilave bir harcamanın yapılması gerekebilir. Su tip ilave arıtmaların yapılabilmesi için suya kimyasal ve/veya biyolojik arıtma yapacak şekilde tasarlanmış olan yeni ve maliyetli teknolojilerin kullanılması gerekebilir. Şekil 4'te, marjinal kirlilik kontrol maliyetleri bir grafik içerisinde gösterilmiştir. Atığın beşinci ünitesinin kontrol edilmesi veya arıtılması ile ilgili marjinal maliyet 50$ olarak görünmektedir. Bununla birlikte, on beşinci atık ünitesinin arıtılması için gereken marjinal maliyet dört kat artarak 200$ olarak görünmektedir. Şekil 2'de gösterilen grafiğe baktığımızda ve değerlendirmenin 20 ünite üzerinden yapıldığını göz önünde bulundurduğumuzda, on beşinci ünitenin arıtılması durumunda geriye henüz arıtılmamış olan 5 ünite kalmaktadır. Görüldüğü üzere, daha yüksek seviyede bir temizleme veya çevresel kalite için marjinal kirlilik kontrol maliyetleri artan bir oranda artmaktadır (başlangıç noktasına doğru bir hareket).
Dünya genelinde öncelikli olarak evde, sanayide ve tarımda kullanım amacıyla su talep edilmektedir. Kullanım amacına göre su talebi Tablo 2'de özetlenmiştir.
Yukarıda belirtilen Tablo 11.2'de görüldüğü gibi; içme, yemek hazırlama, sanitasyon, çimen ve bahçe sulama ve hizmet üretimi amacıyla evlerde, otellerde, restoranlarda ve çamaşırhanelerde kullanılan su, birçok ülkede kullanılan toplam suyun küçük bir kısmını teşkil etmektedir. Ticaretle ilgili endüstriyel su kullanımı; suyun fabrikalarda, ticaret ofislerinde veya endüstriyel amaçlarla kullanılması anlamına gelmektedir. Bölgeler arasında kullanılan su
miktarı, şehirlerde büyük sanayi tesisleri olup olmamasına veya söz konusu sanayi tesislerinin kullandıkları suyu şehir şebeke su hattından alıp almadıklarına göre farklılık göstermektedir.
Tüm dünyadaki tarımsal alanların %16'sı insanlar tarafından sulanırken geriye kalan %84'lük alan yağmur suyu ile sulanmaktadır.
Tablo 11.2 Kullanım Amacına Göre Su Talebi
Evde Kullanım | Endüstriyel Kullanım | Tarımsal Kullanım |
---|---|---|
İçme suyu Yemek hazırlama Sanitasyon Kişisel hijyen Kültürel varlık Bahçecilik, Araba yıkama |
Ürün ve enerji üretimi Ürünlerin nakliyesi Sanayi suyu |
Sulama Hayvancılık |
Dünya üzerindeki su kaynaklarının %70'i tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. Bunun ardından %22 ile sanayi kullanımı ve %8 ile evde kullanılan su gelmektedir. Sanayide kullanılan su tarımda kullanılan sudan az almasına rağmen; erişilebilir, düzenli ve çevresel olarak sürdürülebilir su kaynaklarına olan ihtiyaç halen devam etmektedir. Evlerde su kullanımı, kişi başına bir günde tüketilen suya dayalı olarak hesaplanmıştır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına günlük ortalama su tüketimi miktarı (500-800m3), gelişmekte olan ülkelerdeki insanların günlük ortalama su tüketimi miktarının yaklaşık olarak 10 katı fazladır. Kuraklık yaşanan bölgelerde söz konusu tüketim 20-60m3 kadar düşük olabilmektedir (UNESCO 2000). WBCSD (2009) verileri uyarınca, ülkelerin gelişmişlik oranları dikkate alınarak sektörlere göre su tüketimi miktarları Şekil 11.5'de gösterilmiştir.
Şekil 11.6. 2050 itibariyle su kullanımı (OECD Environmental Outlook Baseline, 2010)
Mal ve hizmet piyasalarının neredeyse tamamında; sınırlı kaynaklar, kaynağın göreceli azlığı ve kullanım değeri ile ilgili bilgi sağlayan, fiyatlar üzerinden dağıtılmaktadır. Bununla birlikte, söz konusu olan su ve sınırlı sayıda olan diğer birçok doğal kaynak olduğunda, gerçek piyasa ender bir şekilde görülmektedir. Su fiyatları, genellikle politik olan ve iktisadi değeri nadir olarak hesaba katan mekanizmalar tarafından yönetimsel bir şekilde belirlenmektedir. Bu nedenle su fiyatları, su arzında meydana gelen kısa ve uzun vadeli değişimlere göre otomatik olarak dengeye gelmemektedir. Kamu görevlileri tarafından belirlenen su fiyatlar kullanılarak su kaynaklarının sınırlı olduğu zamanlarda suya olan talep yönetilebilir. Su talebinin fiyat esnekliği ile ilgili iyi tahminlerin yapılması çok önemlidir (Olmstead 2010).
Fiyatta meydana gelen bir değişime talebin ne oranda yanıt verdiği talebin fiyat esnekliği ile ölçülür. Talebin fiyat esnekliği; talepteki yüzde değişiminin fiyattaki yüzde değişimine bölünmesi ile bulunur. Şehirde yaşayan insanların içme suyuna taleplerinin fiyat esnekliği genellikle düşüktür. Bu oran, Avrupa ülkelerinde -0.1 ile -0.25 arasında değişiklik göstermektedir yani; su fiyatlarında gerçekleşen her %1 artış için suya olan talep %0,1 ile %0,25 arasında azalmaktadır. Avustralya ve Birleşik Devletlerdeki fiyat elastikliği bir nebze de olsa daha fazladır ve -0.1 ile -0.4 arasındadır (Farolfi 2011). Bu; talep değişikliğinin oransal olarak fiyat değişikliğinden az olacağı anlamına gelmektedir. Hane halkı için musluk suyu herhangi bir alternatifi olmayan bir gereksinimdir. Su şirketinin su fiyatını arttırması halinde bile insanlar bu hizmeti kullanmaya devam edeceklerdir. İnsanların şebeke suyunu kullanmayı bırakması için su fiyatlarının gerçekten de çok yüksek seviyelere çıkması gerekir. Musluk suyu bu nedenle düzenlenmektedir (URL 8).
Suya olan talebin esnek olmamasının musluk suyu yönetimi üzerinde kimi sonuçları vardır: belediyenin musluk suyunu hane halkına ulaştırma sorumluluğu olduğu ve su fiyatını azından maliyetlerini karşılayacağı seviyede tuttuğu durumda, satabileceği en yüksek hacimde musluk suyu satar. Diğer bir değişle, musluk suyu fiyatının en düşük olacağı bir eşik bulunmaktadır. Bununla birlikte, evde kullanım amacıyla şebekeden temin edilen suyun fiyatının düşük olması, suya olan toplam talebin daha yüksek bir seviyeye çıkmasına neden olmayacak ve su tüketiminde çok az bir artışa neden olacaktır. Ancak aynısını tıbbi/sağlık hizmetleri için söylemek çok olası değildir; çünkü su talebinin elastikliği ile karşılaştırıldığında söz konusu hizmetlerin elastikliği daha yüksektir. Kısa vadede sağlık hizmetlerinin fiyatının marjinal maliyete çekilmesi durumunda, sağlık hizmetlerine olan talep nedeniyle söz konusu hizmetlerin tüketiminde büyük artış görülecektir. Bu durum Şekil 11.7'de gösterilmiştir.
Şekil 11.7. Musluk Suyu: Talep Esnekliği-Marjinal Maliyet Fiyatlandırması
Şekil 11.4 ve 11.5'de de görüldüğü üzere, suyun talep elastikliği düşüktür. Bu durumda, su fiyatının marjinal maliyet üzerinden fiyatlandırılması, hane halkı tarafından kullanılan suyun miktarını çok fazla arttırmayacaktır. Bununla birlikte, su ile karşılaştırıldığında, sağlık hizmetlerinin talep elastikliği daha fazladır. Sağlık hizmeti fiyatlarının marjinal maliyet seviyesine çekilmesi, sağlık hizmeti talebinde daha fazla artışa neden olacaktır.
Su Bedava Olabilir mi? Fiyat sistemi kıt kaynakların alternatif kullanım alanları arasında maksimize edecek biçimde dağıtılmasını sağlar. 2014 yılında İrlanda, daha önce bedava dağıtılan şebeke suyundan para almaya başladı. Bu durum önemli ölçüde protestolara neden oldu. Buradaki argüman şu şekildeydi: su zengin ya da fakir herkes için hayati önem taşıyan zorunlu bir maldır. Bu nedenle halkın bu zorunlu mala fiyat ödemesi yanlıştır. Dolayısıyla suyu devlet bedelsiz olarak arz etmelidir. Bu düşünce oldukça yaygın bir düşüncedir. Bunun en büyük nedeni suyun; elde edilme, depolanma ve dağıtım giderleri dışında bedava dağıtılması gereken halka ait bir kaynak olarak görülmesidir. Aslında, birçok ülkedeki içme suyu (aynı zamanda da sulama suyu) fiyatları, suyun sağlanması için harcanan altyapı ve personel giderlerini tam olarak yansıtmamaktadır. Su, makul bir fiyat yerine bedava verilse ne olurdu? Suya düşük bir fiyat yerine bedava olarak sunmak arasında tüketilen su miktarı açısından çok büyük fark vardır. Aşğıdaki şekil 11.8 de görüldüğü gibi p0 gibi bir fiyat uygulandığında e tüketiciler q0 kadar tüketecektir. Ancak fiyat 0’a indirildiğinde tüketiciler tüketimlerini q1 e kadar arttıracaklardır. Bu durumda aslında sıfır fiyatta tüketilen suyun çoğunun marjinal faydası oldukça düşüktür. Ek tüketim, bu durumda oldukça düşük marjinal faydası olan alanlara kayacaktır. Örneğin, arabalar yıkanırken daha çok su harcanacak veya evlerede bahçeleredeki su sızıntılarına ve kaçaklarına gerekli özen gösterilmeyecektir. Ek su miktarını temin etmek maliyetlidir ve bedava olarak arz edilecek su diğer malların üretiminde kullanılacak olan kıt kaynakları kullanmayı gerektirecektir.
Şekil 11.8. Musluk suyunun marjinal faydası