Bir doğal kaynak olan suyun insan hayatı için çok büyük bir önemli bulunmaktadır. Temiz içme suyu ve yeterli sanitasyonun sağlanması bireylerin ve bütün olarak toplumun refahı için gereken en temel unsurlardan bir tanesidir. İnsan sağlığı için olmazsa olmaz özelliği ile birlikte sosyal ve ekonomik faaliyetlerde kilit bir bileşen olması nedeniyle özel bir kültürel statüye sahip olan su, bu nedenle kamu politikasında da özel bir konuma sahiptir. Geleneksel olarak temiz su kaynaklarına tüm insanların erişebilmeye hakkı olduğu savunulmuştur ve insanın en temel ihtiyaçlarından biri olan suya insanların asgari ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri oranda (bir kişi için günlük 20 litre) erişebilmesi herkesin hakkı olmalıdır. Birçok uluslararası kurum ve platform, temiz suya - ve sanitasyona - erişimi, insan hayatının sağlıklı ve değerli olmasını için vazgeçilmez olan temel bir insan hakkı olarak kabul etmektedir (URL 1).
Önceleri, temiz su ve sanitasyona erişim için kullanılan su kaynakları uygulamalarının daha çok teknik ve mühendislik alanları ile ilgili olduğu düşünülürdü. Günümüzde ise bu yaklaşımın daha çok talebe yönelik olduğu düşünülmekte ve daha bütünsel bir yaklaşıma doğru bir kayma söz konusudur. Su; enerji, gıda güvenliği ve çevre arasındaki ilişki ağını kuran temel unsurdur. Sorunun ve aynı zamanda bu karmaşık yapı ile ilgili çözüm sürecinin tanımlanması için bütünsel bir yaklaşımın kullanılması gerekir. Dolayısıyla, gün geçtikçe daha fazla kirlenen ve tükenen su kaynaklarının etkili ve verimli bir şekilde yönetilmesi daha da önemli bir hale gelmiştir. Günümüzde, temiz suya erişim oldukça sermaye yoğundur ve aynı zamanda sermaye de sınırlıdır (Green, 2003). Su arzı ve sanitasyon; boru şebekeleri, pompalama istasyonları ve su arıtma işleri gibi altyapıların oluşturulması için yüksek miktarda sermaye yatırımının yapılmasını gerektirmektedir. OECD ülkelerinin; su arzının garanti altına alınması, sızıntı oranlarının azaltılması ve su kalitesinin korunması amacıyla eskiyen ve yıpranan su altyapısını değiştirmek için yıllık en az 200 milyar Amerikan Doları yatırım
yapmaları gerektiği tahmin edilmektedir (URL 2). Suyun temizlenme süreci (akarsuyun veya yer altı sularının ele geçirilmesi, suyun [yüzeydeki veya yer altındaki] depolanması ve depolanan suyun kullanım alanının iletilmesi) bilimsel bir yaklaşım sunarken su kaynakları ve ekonomi arasında çok boyutlu ilişkilerin oluşturulmasında da kritik bir rol oynar. Tarım, enerji, sanayi ve şehir suyu arzı gibi farklı ekonomik sektörler arasında ve yerel, bölgesel ve sınır ötesi su çıkarma, su kirliliği veya suyun dağıtımı gibi nehir havzaları arasındaki finansal ve ekonomik boyutlar, su kaynaklarının kullanımını etkilemektedir. Su Kaynakları ve Ekonomi; ulusal ve uluslararası ölçekteki nehir yatakları, su kaynaklarına değer biçilmesi, su politikası enstrümanlarının tasarlanması ve değerlendirilmesi, su piyasalarının dahil edilmesi ve gelişmiş ve gelişmekte olan bölgelerde şehir suyunun arz edilmesi, sanitasyon ve atık su arıtma ekonomisi alanlarında ileri entegre hidro-ekonomik modellemenin geliştirilmesine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır (Brouwer 2015). Bununla birlikte su, birçok sektörde ana girdi olarak kullanılması sebebiyle ulusal ekonomiler için çok önemli bir rol oynamaktadır. Bir ülkenin genel kalkınma stratejisi ve mali, parasal ve ticaret politikalarını kapsayan makro ekonomik politikalarının kullanımı, talebi ve su ile ilgili faaliyetlerdeki yatırımı doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir (Sanctuary, 2005).